Biliyorum, bazılarınızın hiç ilgisini çekmiyor, belki aktarma için bir iki saatçik vakit geçiriyorsunuz, ön yargılısınız veya burada ne yapılır ki diye düşünüyorsunuz. Klişe bir giriş olduğuna bakmayın aklınızdan geçenlerin tam da bunlar olduğunun farkındayım, zira damdan düşeni damdan düşenin bildiği bir gerçek 😉 Efendim, Katar’ın başkenti Doha, yoktan var edilmeye çalışılan, bir yandan da yüzyıllar boyunca sahip olduğu kültüre sahip çıkan ve tanıtmak için çırpınan bir şehir. Onlar da biliyor 30 yıl içerisinde fosil yakıt rezervlerinin tükeneceğini ve turizmin yalnızca para ile döndürülemeyeceğini. Bunun için ciddi ciddi kafa yorup birtakım projeler çerçevesinde çalışıyorlar. (Hani bizim her bakımdan gelişigüzel işleyen hal-i pürmelalimizin tam tersi.)
Ξ Orta Doğu coğrafyası ile tanışın
Bir defa her şeyden önce farklı bir coğrafya tanıyacaksınız. “Biz de Orta Doğu ülkesi sayılırız, ne kadar farklı olabilir ki?” Demeyin. Doha kent merkezinden uzaklaştıkça, deniz kıyısındaki sıra sıra palmiyelerin, geniş bulvarları süsleyen rengarenk çiçeklerin bir sonu olduğunu, uçsuz bucaksız dümdüz, bir tek canlı formunun olmadığı arazileri görünce anlıyorsunuz. Sonra o çölün bir yakasında karşınıza çıkıveren berrak, çılgınca temiz ve bakir bir denizle göz göze geliyorsunuz! Manzarayı gözünüzde canlandırın: düümdüz bir kumul araziyle kavuşan ufuk çizgisine komşu masmavi bir deniz. Muazzam.
Ξ Katar kültürünü tanıyın
Daha önce de Bir Orta Doğu Macerası’nda yazdığım gibi, biraz yüksekten baktığım Arap kültürü ve Arap insanıyla tanışma, el sıkışma ve sevme aşamalarını tek tek yaşadım Katar’da. Özellikle Doha’nın eski kent merkezi olan Souq Waqif’teki yerel yaşama karışınca, insanlarla konuşup anlaşıp kaynaşınca, aslında gereksiz bir korku ve öteleme algısıyla dolu olduğumu fark ettim. Üstelik yapım, düşüncelerim ve siyasi görüşüm gereği hiç mi hiç böyle olmadığımı düşünürken! Hep söylediğim şeyi yineleyeyim o halde, insan kendini insanda tanıyor.
Ξ Islamic Art Museum’un derdini dinleyin
Islamic Art Museum beni pek çok bakımdan etkiledi ki, ne etkiledi. Derdi olan, bir şeyler anlatmak isteyen her şey şiir gibi. Louvre Piramidinin mimarı 91 yaşındaki I.M. Pei, emekli olmasına rağmen ısrar üzerine müze binasını tasarlamayı kabul ediyor ve İslam mimarisini tanımak için altı ay İslam ülkelerini dolaşıyor. Ardından da ilhamını Kahire’deki Tolunoğulları Camii’nden alıyor ve ortaya bu muazzam yapı çıkıyor. Bilen bilir müzeleri pek severim, şekilden çok içeriğine takılsam da, bazı örnekler var ki, kayıtsız kalmak ne mümkün!
Efendim bu müze, burka giymiş bir Müslüman kadını simgeliyor. O sürmeli gözleriyle sizi her an her yerde izlediğini fark ettiğinizde tüyleriniz diken diken oluyor. Bir de Gezi Evreni & Katar Turizm Otoritesi Doha Gezisi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne denk gelmesin mi, ruhumu alıp içine, gözlerine hapsetti bu müze beni. Çok ama çok etkilendim.
İçeriği, koleksiyonu ile ilgili de bir yazı yazmayı düşünüyorum ilerleyen günlerde ancak şimdiden söyleyeyim, en beğendiğim parçalarından biri Bellini’nin Kanuni Sultan Süleyman portresi oldu. Boyutları neredeyse A4 kadar olduğundan, fotoğraf çözünürlük bakımından çok iyi değil, ancak fikir verir.
Ξ Dünya mutfaklarını tadın
Bu madde, kimi için kalbe giden yegâne yol, kimi içinse yaşamak için elzem bir eylem. Ben ikinci insan türüne dahilim. Fakat ben bile Fas yemeklerini çatlayana kadar yiyip, Çin mutfağının bu kadar lezzetli olduğuna inanamadıysam varın gerisini siz düşünün! Abartmıyorum, en ufak atıştırmalıktan en kallavi ziyafete kadar, her şey nefisti. Üstelik sunumundan, gözünüzün içine bakan hizmet sektörü personeline dek kendinizi bir sultan gibi hissediyorsunuz.
Ξ İşini severek yapan insanların yüzüne bakın
Katar mutlu bir ülke, Doha’nın insanları huzurlu. İşini severek yapan, günaydın’ı, iyi akşamlar’ı, nasılsın’ı, memnun musun’u dillerinden eksik olmayan; bilemem hangi kıtadaki toprağından kopup gelmiş ama bir tabağı şuradan alıp şuraya koyarken sanki ibadet eden bu güzel insanların yüzlerine bakın. Sonra bir de dönüp, daha havalimanından girer girmez, (Zaman zaman bizim de yaptığımız gibi) gergin, işini küfrederek yapan, durmadan şikâyet eden ve her şeyden, herkesten nefret eden yurdum insanına… Tamam, Katar, Orta Doğu’nun en huzurlu ülkesi olduğu gibi dünyanın da en zengin ülkesi, onlar mutlu olmasın da biz mi olalım diyebilirsiniz. Anladınız, söylemek istediğim bundan çok daha derin bir mevzuu.
Ξ Kentin zarif mimarisini keşfedin
Benim sevdiğim Doha, devasa kürdanlar gibi yan yana dizilmiş gökdelenlerden ibaret değil. Doha’nın yerel kültüre bağlı kalınarak inşa edilmiş yapıları, bizim pek çok kentimizin mimari dokusundan daha güzel. (Hoş bizim kentlerimizin mimari dokusu Toki’den ibaret.) Bundan şunu kast etmiyorum, Islamıc Art Museum gibi bir şey söylemeye çalışan, son yıllarda yapılan yerler değil. Restore edilen yerel yapılar ve kentin doğal dokusuna aykırı olmayan mimari düzen. Her bir bölge belli bir nizam içerisinde oluşturulmuş, diğerine aykırı değil.
Ξ Katara Cultural Village’ta şaşırın
Ben şaşırdım. Bu insanlar bin metrekarelik bir alana bildiğiniz kültür ve sanat yerleşkesi kurmuş. İçerisinde onlarca sergi salonu, müze, restoran olduğu gibi, beş bin kişilik amfi tiyatroya ve plaja kadar her şey var. Bir defa mimarisi çok hoş, amacı çok hoş, içerisindeki heykellerin bir derdi var. Bence Doha’nın o gökdelen dolu West Bay bölgesinden ziyade öne çıkarılması gereken, en Avrupai yeri burası. Burada, kültürün o hoş rayihasına eşlik eden bir medeniyet var.
Ξ Çölde çadırda kalın
İşte bu deneyim ilginç. Aslına bakarsanız daha otantik bir ortam bekliyordum. Ancak karşıma çıkan sarılı kırmızılı yerel renkleri giyinmiş, ortalama apartman dairesi büyüklüğünde, süit otel odası konforuna ve imkanlarına sahip bir çadırdı. Ancak mesele bu değil. Mesele bir yanınıza denizi aldığınız çölün orta yerinde, yıldızlarla dolu bir gökyüzünün altında, hafif hafif esen rüzgârı saçlarınızı dalgalandırırken, ortada yakılan ateşin etrafında sevdiğiniz insanlarla keyifli bir gece geçirmek. Nargilenizi üflemek, uyumak için çadırınıza gitmek. Dalga sesleriyle uykuya dalmak ve ıssız, sessiz, huzur dolu tertemiz bir sabaha uyanmak. Hava mis, deniz nasıl berrak, kıyıda deniz kabukları, yengeçler… Etrafınızda gülümseyen insanlar, her milletten. Regency Sealine Beach Camp’ta bir sonraki adım ise, dünya mutfaklarından bir seçkinin olduğu kocaman bir kahvaltı masasına oturmak, midenizi mutlu etmek (:
Ξ Çöl safarisi yapın
Vakti zamanında Düzce’de, Melen Çayı’nın üzerine sapanla fırlatıldığımı bilirim, ki aklımı yitirecektim. Elbette bungee jumping veya benzer deneyimlerim olmadığı için, benim için adrenalinin tillahı olan bu deneyimin üstüne çıkmadı çöl safarisi, hatta yanından bile geçmedi. Ancak şu bir gerçek, dümdüz bir kum yığınının hiç aklınıza gelmeyecek şekilde metrelerce yığılması ve 4×4’lerin içinde o manzaraya şahit olmak asıl keyifli olan. Bir daha nerede ve nasıl yapacaksınız ki böyle bir aktiviteyi? Adrenalinse zaten her yerde var.
Ξ Lüks konaklama deneyimi yaşayın
Elbette bu madde imkânı olanlar için. Doha’nın West Bay bölgesinde hemen hemen dünyaca ünlü tüm oteller var. Şöyle ki, bize 7 yıldızlı gelen konaklama deneyimi onlarda standart 5 yıldızlı otel hizmeti. Aynı şekilde, Katar’ın hemen her yerinde hizmet sektörü normalin üzerinde özenli. Shangri-La Hotel Doha gibi “lüks otel” başlığı altında pek çok farklı alternatif de var. Şu ahir ömrümde bi lüks konaklayamadım derseniz, her bakımdan on numara otel. 36’ncı kattaki odamdan aşağı bakınca araçlar kibrit kutusu boyutlarındaydı.
Geldik bir Doha anısının daha sonuna. Bu yazıyı bilgi vermekten, ön yargı kırmaktan ziyade deneyimlerim olduğu için keyifle yazdım, hiçbir şeyi abartmadım, listeyi özenle sıraladım. Bunu Katar’a gitmek için Peril’ce 10 neden takip edecek gibi görünüyor. Ancak o zamana kadar, Anlat Bakalım Doha ve Anlat Bakalım Katar yazılarına göz atabilirsiniz.
Her anı tekrar yaşadım. Şahane olmuş ?
Çok teşekkür ederim Gökçe’cim :*
Çok güzel bir yazı olmuş:)
Teşekkürler (:
Moroccolu diye bir şey yok Faslı olacak o Faslı:)
haklısın dostum 😉